17 Ocak 2016 Pazar

Mutlu Et Kendini!



       Canım çok sıkkın olduğunda kendi kendimi teselli etmeyi seviyorum. Aslında şöyle ki, her zaman olmasa da bazen insanın kendi başının çaresine bakabildiğini hissetmesi de gerekiyor gücünün farkına varabilmesi için. Böyle zamanlarda kendi davranışlarıma hükmetmeye çalışıyorum duygularım da olumlu yönde değişsin diye.

       Her şeyden önce insanın kendisini, neyle mutlu olduğunu bilecek kadar tanıması lazım. Zor zamanlarımızda bu bilgiye ihtiyacımız oluyor çünkü. Kitaplar, kupalar & fincanlar, kırtasiye malzemeleri, çiçekler bu konuda bana yardımcı olan detaylardan yalnızca şuan aklıma gelenler.

       Depresif olduğum zamanlarda, bu duygu durumumun gündelik hayatımı olumsuz etkilediğini farkedince kollarımı bu sefer de kendim için sıvamaya başlıyorum. Kendi kendime çiçek almışlığım çoktur mesela... sonra, bir mağazaya girip kendime güzel bir kupa armağan etmişliğim... sadece en sevdiğim kitabı çantama atıp kahvem eşliğinde saatlerce kitap okuyabileceğim bir yere gitmişliğim..

       Bunca şeyi, fotoğrafta gördüklerinizi de kendime böyle zamanların birinde aldığım için yazdım. Fotoğraftan ilham alarak yazmak dedikleri böyle bişey demek ki. Başlayınca sonu gelmiyor ve nasıl bitireceğini bilemiyorsun. Ama şu ince mesajı da vermeden edemeyeceğim: insanın bazen düşmesi gerekiyor nasıl kalması gerektiğini öğrenmesi için. 

       Sevgiler..

15 Ocak 2016 Cuma

Küçük Prens *Antoine de Saint-Exupery


       Küçük Prens'i ilk okuyuşum değildi, son okuyuşum da olmayacak. 

2016 için oluşturduğum okuma listemin baş köşesine iliştirdiğim canım kitabım. Dün evdeki minik fare üstüne çay döktü, çok üzüldüm. Onlar da bir kitap için üzülüşüme güldüler. :) Neyse bu gereksiz detayı geçelim. 


       Nasıl anlatsam, hangi kelimeleri kullansam bilemiyorum. Küçük Prens, unuttuğumuz saf güzellikleri biz büyüklerin yüzüne yüzüne vuruyor. Ne iyi ediyor! Adeta bir baş ucu kitabı, yaşam rehberi... daha nicesi! Hala bu kitabı alıp okumayan varsa hemen bu eksiği kapatsın. Okumayan kalmasın diyorum. Başka da bişey demiyorum. 10/10 …






13 Ocak 2016 Çarşamba

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları *Ransom Riggs




       Okuyalı birkaç gün oluyor ama yazmak bugüne kısmetmiş. 

Kitabın türü pek tarzım değildi, ama genel bir yorum yapmam gerekirse, severek okuduğumu söyleyebilirim. Benden kaynaklanan sebeplerden ötürü çabuk bitiremedim, ama çok akıcıydı. Net bir türü de yoktu sanki. Dolayısıyla adı gibi tuhaf bir kitaptı. Yazarın ilk kitabıymış. Bunu da hesaba katarsak, gayet başarılı buldum. 




       Büyükbabası Abe’in anlattıklarının peşine düşünce kendisini maceranın ortasında bulan Jacob’ın başından geçen olayları kapsayan kitap, başta korkutucu gibi görünse de aslında sevimli sayılabilecek türden bir olay örgüsüne sahip. Kitaptaki kahraman çocuklara sarılmak istedim okurken. Kitabın sayfaları arasında olaylara ve kahramanlara dair fotoğraflar da vardı. En çok bu fikri sevdim.#ithakiyayinlari tasarım konusunda da çok başarılı bir iş çıkarmış bence. Karton kapaklı kitap resmen “beni oku” naraları atıyor. 


       Hoşuma gitmeyen birkaç detay vardı. Mesela, sona doğru sıkıldım, bitmeye yakınki kısım sanki biraz gereksiz yere uzatılmış gibi geldi. Sonra yaşıma çok uygun muydu, bilemedim. Kitabı bitirdiğimde beğenip beğenmediğim konusunda net bir fikrim yoktu; ama ertesi gün yaşantılarına ortak olduğum tuhaf çocukları özlediğim farkettim. 


       Puanım 8/10 … 3 kitaptan oluşan bir seriymiş, ama henüz sadece ilk kitabı tercüme edilmiş. Tamamlandıkça devamını okur muyum bilmiyorum. Tarzı bana pek hitap etmediği için bu konuda ikilemdeyim. Son olarak, filmi de çekiliyormuş, kaçmaz! İzlenir.