Günübirlik Hayatlar, Irvin Yalom’un kendi yaptığı psikoterapi seanslarından derlediği 10 öyküden oluşuyor. Derlediğini söylerken, yürüttüğü psikoterapileri olduğu gibi aktarmıyor oluşunu, bazıları kısımlarda kurgulara yer vermesini ve en önemlisi hasta bilgilerini değiştirmesini kastediyorum.
Tek kitapta birçok hayata dokunmamıza imkan veren Yalom, bu kitapta ölüm korkusunu işlemiş. Günübirlik Hayatlar’daki tüm kişiler/hikayeler bilinçli ya da bilinçdışı olarak ölümle yüzleşiyor. Aynı zamanda psikoterapist de olan yazar, vak'alarıyla yürüttüğü psikoterapilerde kendisini tümüyle dışarda bırakmak yerine yer yer ilerleyen yaşının etkilerini ve kendi kaygılarını da hastalarıyla paylaşıyor. Bunun dozunu öyle güzel ayarlıyor ki, terapinin akışı olumsuz yönde etkilenmiyor aksine paylaşımları faydalı oluyor.
Öykü okumayı, okuma yaparken kendinize bir şeyler katmayı, hayatınızı sorgulamayı seviyorsanız bu kitabı okuyabilirsiniz. Kullanılan dil akıcı olduğundan ve mesleki terimler kullanılmadığından psikoloji ve psikoterapi ile ilgili olmanıza gerek yok.
Yalnız şöyle de bir durum var:
Hikayeler biraz yüzeysel geçildiği için olayların çok içine giremediğimi hissettim; ama yine de okunası bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
*****
"Ortada olan tek gerçek yoktur, her birimiz bir noktaya kadar kendi gerçekliğimizi inşa ederiz."
***
"Yaşanmamışlık ne kadar çoksa ölüm korkusunun da o kadar şiddetli olduğuna defalarca şahit oldum."
***
"Zihnindeki gelip geçici bir duygunun, biricik yaşamını yönlendirmesine izin veriyosun.
Aklına yatıyor mu?"
***
"Biz terapistler çalışmalarımızda ince bir ayarı tutturabilmek ve hedefi gözünden vuran bir ampirist olmak için uğraşır dururuz. Hastamızın bağlanma öyküsündeki veya DNA dizilimindeki bozuk kısımları tamir edebilmek isteriz. Oysa çalışmalarımızın gerçekliği bu modele uymaz ... insan düşüncesinin ve davranışının ne kadar karmaşık olduğuna hayret ederken, kendi kendime sessizce ıslık çalıyorum. Şimdi belirsizliğin karşısında titremiyor, her şeyin belirli olduğunu varsaymanın kibirden ibaret olduğunu görebiliyorum."
***
"Biz terapistler çalışmalarımızda ince bir ayarı tutturabilmek ve hedefi gözünden vuran bir ampirist olmak için uğraşır dururuz. Hastamızın bağlanma öyküsündeki veya DNA dizilimindeki bozuk kısımları tamir edebilmek isteriz. Oysa çalışmalarımızın gerçekliği bu modele uymaz. İnsan düşüncesinin ve davranışının ne kadar karmaşık olduğuna hayret ederken, kendi kendime sessizce ıslık çalıyorum. Şimdi belirsizliğin karşısında titremiyor, her şeyin belirli olduğunu varsaymanın kibirden ibaret olduğunu görebiliyorum."
***
“Yaşamak ile sorgulamak arasında bir seçim yapmam gerekirse her defasında yaşamayı seçerim. Açıklama illetinden itinayla sakınırım. Bunu sana da tavsiye ederim.
Bir şeyleri açıklama dürtüsü modern Düşüncenin Salgın hastalığıdır…”
*****