21 Aralık 2015 Pazartesi

Çocuğunuzun fotoğraflarını paylaşırken...


       Çocuklarınızın fotoğraflarını internette yayarken, onların da büyüyeceğini ve birer yetişkin olacaklarını unutmayın. Bugün gülerek paylaştığınız bir fotoğrafı için çocuğunuz yıllar sonra ağlayabilir.  Gayet masum bir şekilde sevginizi bebeğinizin türlü türlü fotoğrafını paylaşarak dışa vuruyor olabilirsiniz.  Çocuklarınızın fotoğrafları, genç olduğunda onu olumsuz etkileyebilir.  Utanç duymasına neden olabilir.  Dolayısıyla, çocuğunuzla ilgili fotoğrafları paylaşırken iki kere düşünün. 

17 Aralık 2015 Perşembe

Inside Out [Ters Yüz] - Animasyon

Inside Out // Ters Yüz

Tür: Animasyon
Yönetmen: Pete Docter, Ronaldo Del Carmen
Senaryo: Michael Arndt, Pete Docter, Ronaldo Del Carmen


       Aslında filmlere dair; yönetmendir, yapımcıdır, vs. çok geniş bir bilgi dağarcığına sahip değilim; ama Pixar Animasyon’u biliyorum ve çıkardığı filmleri çok beğeniyorum.  Yukarı Bak’ı da çok severek izlemiştim mesela.  Hem çocukların anlayacağı kadar basit anlatımlı hem de büyükleri sıkmayacak kadar dikkat çekici yapıtlara imza atıyorlar.  Ayrıca işledikleri konuları da çok dahiyane buluyorum. 


       Ters Yüz Filmi’nde, temel duygularımız ve beynimizin duyguları işleyişi konu edilmiş. Esas kahraman Railey adında bir kız çocuğu.  Filmin başlarında Railey oldukça neşeli, uyumlu bir kız.  Ailesiyle birlikte San Francisco’ya taşınıp eski çevresinden koptuğunda gelişiyor olaylar.  


Tiksinti – Korku – NeşeÜzüntüÖfke

       Filmde duygularımızı temsil eden beş sevimli karakter de çıkıyor karşımıza.  Bu karakterler Railey’in beyninde yaşıyor ve esas kahramanımızın duygularını düzenlemekle ilgilenip aynı zamanda anıların depolanmasını sağlıyorlar.  Beynimize dair bilgileri büyük bir ustalıkla işlemişler.  Çok yaratıcı buldum.



       Neşe (joy) kontrolü elinde tutmaya ve üzüntüyü elinden geldiğince anılardan uzaklaştırmaya çalışıyor.  Böyle yapmaya çalıştığı anlardan birinde ana merkezden uzaklaşıyor ve kontrol geride kalan duyguların (tiksinti, öfke, korku) eline geçiyor.



       Duygular dünyasında gelişen olayların Railey’in hayatına etkisi öyle güzel yansıtılmış ki bayıla bayıla izledim.  



       Mutluluk duygusuna sıkı sıkıya bağlı olup sadece mutlu olmanın hayalini kurarken diğer duygularımızın önemini ve işlevini yok sayıyoruz.  Hiçbir duygumuz gereksiz değil.  Filmde neşeyi temsil eden karakter de bizimle aynı yanılgıya düşüp üzüntüyü Railey’in anılarından uzak tutmaya çalışıyor ama sonradan üzüntünün de gerekli olduğunu farkediyor. 


       Özetle,
       Farkındalık kavramıyla yakından ilgilendiğim bir dönemde bu animasyona denk gelmek büyük şans oldu benim için.  İzledikten sonra kendime “duygularımın ne kadar farkındayım acaba?” diye sordum.  Duygularımızla ilgili farkındalık kazanmamız konusunda bize yardımı dokunacak güzel bir yapıt olmuş Inside Out.  Herkese şiddetle tavsiye ederim.  Ben alt yazılı versiyonunu izlemiştim.  Üzüntü’yü Gupse Özay seslendirmiş; çevirilmiş halini de tatmak için ikinci defa izlemeyi düşünüyorum.
       Son olarak, ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum; ama sanırım filmin devamı gelecek ve konusu ergenlik olacak.  Yani ben öyle duydum.  Doğru olduğunu umuyorum. :) 






7 Aralık 2015 Pazartesi

Yeşil Deniz Kabuğu *Sarah JIO

   

     Sarah JIO ve kitapları, son zamanlarda içinde benim de bulunduğum birçok Türk okuyucunun oldukça ilgisini çekiyor.  Kendisi de bu ilginin farkında olacak ki, normalde 2016'ya sakladığı son kitabı "Yeşil Deniz Kabuğu"nu Tüyap'a yetiştirmiş.  Bununla da kalmayıp buraya kadar gelip hayranları için imza günü yapmış.  En sağlamından bir de indirim yapmış! Ben gitmedim, ama gidenler çok memnun ayrılmışlar Tüyap'tan. En çok indirimi kaçırdığıma üzüldüm. :)

     Yeşil Deniz Kabuğu'nu kendime değil, kitap hediye etmeyi düşündüğüm kuzenime aldım.  Şuan için okumayı düşünmüyordum, ama Instagram'da tatlı bir topluluğun #yesildenizkabugukitapfidani etiketi altında toplaşarak bu kitabı okuduğunu farkettim.  Grubun coşkulu bekleyişini, meraklı okuma sürecini görünce sahibine gitmeyi bekleyen kitabı okurken buldum.



     Yazarın anlatımı oldukça akıcıydı.  Konu ise yine bir aşk hikayesiydi.  JIO, giz konusundaki istikrarırını son kitabında da sürdürmüştü; ama bu defa tahmin etmek zor değildi.  Okurken olayların ardındaki kişileri analiz edebildim.  Tahminin mümkün olması kitabın güzelliğine gölge düşürmemişti.  Kendi fikrimce, aksine okuyucunun yaşanan aşkın güzelliğine odaklanmasını sağlamıştı.

     İki adam ve bir kadının hikayesinin anlatıldığı romanda, her biri birbirinden güçlü üç aşk vardı. Aşkın üç ayrı yüzü diyebiliriz buna sanırım.  Hikayede bir aşk üçgeni mevcuttu, ama kulağa geldiği gibi itici bir aşk üçgeni değildi bu!  Tüm karakterler için ayrı ayrı "bir insan nasıl böyle güzel sevebilir?" diye düşündüm durdum.  Yine de en çok kimin aşkından etkilendin diye soracak olursanız düşünmeden "Ryan" derim.  Kailey'i ise kıskandım sanki birazcık.  Hıh! Nedenini söylemeyeceğim. Okuyup görün. :)

     Kitabın ismini beğenmedim sadece. Daha doğrusu, esas ismi olan "Always" direk "Daima" olarak çevrilmiş olsa içerikle daha çok bütünleşirdi bence.

     Özetle, bazı kısımlarda gözlerim doldu.  Kitap karakterlerinin, okuma sürecim boyunca bana yüklediği duygu yoğunluğu sonunda (hüngür hüngür olmasa da) ağlattı.  Yaşanan aşk oldukça etkileyiciydi.  Çok fazla detay vermek ve alıntı eklemek istemiyorum okuyacak olanları düşünerek. Sarah JIO’nun tarzını sevenlerin bu kitabı da çok seveceğini söyleyebilirim.



   

3 Aralık 2015 Perşembe

“Bana birkaç saatlik uyku yetiyor.” diyorsanız;





     “Bana birkaç saatlik uyku yetiyor.” diyorsanız yanılıyorsunuz. 

Uykusuzluğa dayanabiliyor olmanız vücudunuzun uyku ihtiyacını karşıladığınız anlamına gelmiyor. Her gün 5-8 saat arası uyumalısınız mutlaka. Gecenin belli saatlerinde (siz uykudayken) salgılanan bir takım hormonlar var. Uzmanlar özellikle 23-02 saatleri arasındaki periyodun önemli olduğunu söylüyor. Sağlık için de moral açısından da uykunun hayatımızda yerinin oldukça önemli olduğunu hatırlatmak isterim. Uykunuzu güzelce alırsanız gün içinde dikkatsizlikten kaynaklanan hataları yapma oranınız azalır, enerjiniz kolay tükenmez. 

     Rahat ve huzurlu bir şekilde uyuyup sabah zinde uyanabilmek için ise; sessiz ve karanlık bir ortam tercih edin; karanlıkta uyumak uyku kalitesini arttırır. Uykudan en az 2 saat önce yemek yemiş olun; aşırı tok olmak ve yoğun açlık hissi uyumanızı engeller. Çok fazla kafein tüketmeyin. Uykunuz gelmeden yatağa girmeyin; uyuyamazsınız, bu da gerginlik olarak geri döner. Sabahları (geç uyumuş olsanız bile) mutlaka belli bir saatte uyanın. Biliyorsanız, gevşeme egzersizi yapı. Ve herşeyden önemlisi rahat bir pijama takımı giyin. Şimdi uykuya hazırsınız. İyi geceler.  :)

2 Aralık 2015 Çarşamba

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat *Stefan Zweig

       Stefan Zweig’le Satranç adlı eseri sayesinde tanıştım. Etkileyici anlatımıyla bir hayli dikkatimi çeken yazarın okuduğum ikinci kitabı buram buram tutku kokan Bir Kadının Yaşamından 24 Saat oldu. Kitap adeta psikoloji ve edebiyatın birleşiminden meydana gelen bir şölen, tıpkı Satranç gibi. Kitabın içeriği ile ilgili özet yapmayı pek beceremiyorum; ama kitaptan kendimce bahsedeceğim. 



       Kitabın konusu tutkunun mantığımızı nasıl devredışı bıraktığıyla ilgili diyesim geldi ama diyemiyorum. Tutkuya dair her ayrıntıya yer verildiği için tanım yapamadım. Kısaca, “Tutku insanı ne kadar etkileyebilir?” sorusunun cevabının muzzam bir şekilde verildiğini söyleyebilirim. 


       Yaşlı bir kadının tutkusunun etkisinde kalarak geçirdiği 24 saatlik bir hikayeden bahsediliyor. Bir güne bu kadar olay ve duygu nasıl sığar? diye düşünmeden edemedim. Zweig, olayları ve beraberinde getirdiği duyguları içimize ustalıkla işliyor ki dümdüz okuyup geçmek mümkün değil. Bazı cümlelerini defalarca okuyup üzerinde uzun uzun düşünürken buluyordum kendimi. Onun eserlerini değerli kılan da bu özelliği bence.  Kısa sayılabilecek bir öykü, ama anlatım tarzı öyle derin ve etkileyici ki hikayeyi karakterlerle birlikte yaşamış kadar oldum.


       Dikkatimi en çok kadının kumar masasındaki elleri tasvir ettiği kısım çekti. Ellere bakış açım değişti resmen yahu! O ne güzel bir anlatımdı öyle. Hayran kaldım. Özetle, çok beğendim, tavsiye ederim. 

      Kitaptan alıntılar: 
***

" İnsanların çoğunun muhakeme gücü körleşmiştir. Kendilerine doğrudan dokunmayan, sivri ucu ısrarla sert bir şekilde duyularına kadar nüfuz etmeyen şey, onları neredeyse hiç harekete geçirmez; ancak gözlerinin önünde cereyan eden duygularına dokunacak en ufak şey bile içlerinde ölçüsüz bir tutkuyu ateşler, İşte o zaman duyarsızlıklarının yerini gereksiz ve aşın öfke alır."
***
"Kuşkusuz devletin mahkemesi bu tip olayları benden daha sert değerlendiriyor; onun görevi genel ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumaktır; bu da onun insanları affetmesini değil, yargılamasını gerektiriyor. Kaldı ki resmi kimliği olmayan ben, neden bir savcının rolünü üstleneyim ki: Ben savunmayı tercih ediyorum. İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum. "




Hayalim Hayatım Oldu!

     Sevgili ziyaretçim, öncelikle sayfama hoşgeldin!
Aslında hali hazırda eski bir bloğum var, fakat yenisini açmak ve buradan devam etmek istedim. Amacım uzun ve sıkıcı teorik bilgiler vermek değil; onlar için Google Amca yeter de artar bile! Ben daha çok gündelik şeyleri paylaşmak istiyorum. Konuşma diliyle yazmak gibi bir niyetim var. Paylaşımlarım uzun uzun yazılardan oluşmayacak muhtemelen. İçerik anlık gönderilerden bile oluşabilir. Bazen psikoloji, bazen kitap tavsiyesi, bazen mekan önerisi, vs... O an içimden ne gelirse öyle yazacağım. Sayfayı çok anlık bir kararla açtığım için ben de neyi nasıl aktaracağımı bilmiyorum açıkçası. Bakalım zamanla nasıl şekillenecek. :) 

     Kısacık bir şekilde kendimden bahsedeyim, 
2015 Haziran itibariyle psikoloji bölümünden mezun oldum. Çiçeği burnunda bir psikoloğum anlayacağın. Klinik alanda yaptığım yüksek lisans devam ederken aynı zamanda başka eğitimlere de gidiyorum. Çocukluğumdan beri psikolog olmak istediğim için yazımın başlığı gerçekleştirdiğim hayalimi anlatsın istedim. :) Hayatım tabii ki sadece akademik şeylerden oluşmuyor. Mesela fotoğraf çekmekten ve çekilmiş fotoğraflara bakmaktan çok keyif alıyorum. Bu yüzden en sevdiğim uygulama Instagram. :) Sonracığıma kitap okumayı çok seviyorum. Hobi demiyorum okuma eylemine çünkü artık hayatımın bir parçası haline geldi. 

     Soru sormak ya da öneride bulunmak istersen yorum bırakabilirsin. İlle de birşeyler söylemek zorunda değilsin, sadece selam vermek için bile kapımı çalabilirsin. :) Sevgiler...