Mavi Kuş’u aradan geçen 10 yılın ardından ikinci kez okudum. 🚙
İlk okuyuşumun hikayesi eskilere dayanıyor. Yanlış hatırlamıyorsam, okuduğumuz kitaplardan sınav olmaya yeni yeni başladığımız dönemde ilk 100’ümü bu kitapla almıştım. Kitabı gördükçe aklımda beliren ilk şey aldığım not oluyor nedense. Beynim kitabı bu şekilde kodlamış olmalı. :)
Kapağı kadar anlatımı da tatlı olan hikaye kitabını tekrar okumamın nedeni nostalji yapma isteğimdi. Geride bıraktığım yıllardan, yaşanmışlıklardan sonra neler hissedeceğimi merak ederek başladım okumaya. Kapağını inceleyip sayfaları çevirmeye başladığım andan itibaren tatlı bir hüzün kapladı içimi. İlerledikçe gözümde ilk okuduğum dönem canlandı. Sanki o zamana geri dönüp şimdiki halimle kendimi izlemiş gibi... farklı, ama bir o kadar da güzel bir hissiyattı. Bu anlamda iyi ki okumuşum yeniden.
Mustafa KUTLU, Mavi Kuş’un hikayesini anlatırken çok samimi bir dil kullanmış. Betimlemeleri o kadar güzel ki, okuduklarımı o ortamda olup bizzat görmek hatta yaşayarak hikayenin bir parçası olmak istedim. :) Deli Kenan’ın ikram ettiği salatalıklardan yemek fena olmazdı hani. Bu arada, Mavi Kuş kasaba halkının, tren istasyonuna ulaşmasını sağlayan tek minibüsü. 🚎 O yüzden pek kıymetli.
Biraz garip bir şekilde sonlanmış olsa da (ilk okuduğumda da aynı eksikliği hissetmiştim) okunabilir bir eser bence.
Kitaptan minik bi alıntı:
“Bizim sevmediğimiz kimse yoktur. Belki gönlümüze biraz serin gelenler vardır.”