Merhaba değerli
ziyaretçim,
Hoş geldin.
“Bu başlığa tıklamış olmanın bir
nedeni vardır elbet!”
Yoksa sen de kaygıdan nasibini
alanlardan mısın?
Bugün seninle son zamanlarda üzerinde çok fazla düşündüğüm bir konu hakkında konuşmak
istiyorum. İstanbul’un kalabalığında yaşayan bir birey olarak; aynı ortamı paylaştığım insanları gözlemlediğim kadarıyla çok
kaygılı insanlar haline geldiğimizi farketmeye başladım. Gün içerisinde bize en
çok hakim olan duygunun “kaygı” olduğunu
söyleyebilirim sanırım.
Kaygı ile ilgili
konuşmaya başlamadan önce bu duygunun “korku” ile arasındaki farka değinmek
istiyorum çünkü genelde bu iki kavram ya aynı şey gibi biliniyor ya da
karıştırılabiliyor.
Korku, bilinen
bir tehtide karşı verdiğimiz fiziksel veya psikolojik tepkilerdir. Eğer net bir
tehdit varsa söz konusu olan hissin adına korku deriz. Kaygı ise, nedeni belli
olmayan veya bilinçdışından kaynaklanan belirtilerdir. Örneğin; “ben yılandan
korkarım” ifadesinde belirtilen duygu korkudur çünkü kaynağı bellidir: yılan.
Aradaki farka değindiğime göre kaygıyı konuşmaya kaldığım yerden devam
edebilirim.
Kaygı düzeyi
yüksek insanlarla en çok toplu taşıma araçlarında karşılaşıyorum. Çatık kaşlı,
çevresini endişeyle süzen, çantasına sımsıkı sarılan, kendisine yanlışlıkla
çarpanı bakışlarıyla adeta döven bir sürü insan görmek mümkün. Bizler hangi ara
bu duygunun bizi böyle ele geçirmesine izin verdik bilmiyorum, ama durumun
iletişimi zayıflatmak gibi nice kötü etkiler bıraktığı aşikar.
Kaygısız bir
hayat elbette düşünülemez; kaygılanmak için öyle çok nedenimiz var ki..
Hayatımızla alakalı birçok konu için yerinde kaygı düzeyi gereklidir zaten, ama
bu yoğunluk normalin üstüne çıktıkça ters etki yapıyor ne yazık ki. “Bin kaygı
bir borç ödemez.” diye boşuna mı demiş Karacaoğlan. Bize farkettirmeden hayatımızın bir parçası
haline gelen bu duygu davranışlarımızı ve kişilik özelliklerimizi etkiliyor.
Hayattan zevk alamayan kaygılı insanlar haline geliyoruz.
“Neden Kaygılanıyoruz?”
Bu soruya
verilecek cevap kişiden kişiye, kültürden kültüre farkedebileceği için kesin
sınırlar çizmek zor; ama genelleme yapabiliriz yine de. Mesela,
·
Alıştığımız bir çevrenin değişmesi,
·
Herhangi bir konuda olumsuz bir sonuç beklemek
(sınav gibi),
·
Kendimizle olan çelişkilerimiz (inandığımız şey
ile yaptığımız şeyin çelişmesi gibi),
·
Belirsizlik
kaygıya neden olabilecek sebeplere örnek olarak
gösterilebilir.
“Kaygılandığımızı Nasıl Anlarız?”
Kaygı düzeyimiz
arttıkça vücudumuz bir takım tepkiler verir. Bu tepkilerin birkaçını şu şekilde
sıralayabiliriz:
-
Nefes darlığı
-
Mide ağrısı
-
Terleme
-
Nefes alıp vermede düzensizlik
-
Aşırı
tepkide bulunma
-
Titreme
-
Gerginlik
-
Aniden sinirlenme
-
Sürekli baş ağrısı
“Nasıl Kurtulacağız Bu Kaygı
İlletinden?”
Kaygının ne olduğundan ve olası
nedenlerinden bahsettik. Buraya kadar her şey tamam, peki nasıl kurtulacağız bu
rahatsız edici durumdan?
·
Herşeyden önce, kaygılı olduğumuzu farkedip
kabul etmemiz gerekiyor ki değişmesi gereken birşeyler olduğunu idrak edelim.
·
Kaygıya neden olan düşünceyi farketmeye
çalışmalıyız. Nedenini bilmediğimiz bir şeyi çözemeyiz çünkü. Bunun için de,
içinde bulunduğumuz kaygılı ortamdan bir süreliğine uzaklaşabiliriz. Mesela, iş
yerinde kendimizi normalden fazla kaygılı hissediyorsak; ilk fırsatta oradan
bir müddet uzaklaşıp duygumuzu irdeleyebiliriz. Bu eylemi yürüyerek yapabiliriz
mesela. Eğer imkanımız yoksa, kendimizi
en rahat hissedeceğimiz ortamı hayal edebiliriz.
·
Kaygının temelinde yatan nedenin bizi nasıl
etkilediğini anlamaya çalışabiliriz.
·
Kaygıyı ortadan kaldırabilecek kendi yapımıza
uygun uzun süreli veya kısa süreli çözüm alternatifleri düşünebiliriz. Kısa
süreli yolları vakit kaybetmeden uygulamaya başlayabilir, uzun süreli olanlar
için hazırlıklar yapabiliriz.
·
Kaygınızı abartmamaya çalışmalıyız. Ona
yüklediğimiz anlamı azaltmaya ve normalleştirmeye çalışmalıyız çünkü kaygının
yoğunluğu abarttığımız oranda artacaktır.
·
Nefesimizi kontrol altına almaya çalışarak da
kaygı düzeyimizi düşürebiliriz.
Bu önerileri
uyguladığınız halde hala kaygılı olduğunuzu hissederseniz psikolojik destek
almak için ilk adımı atabilirsiniz. Kaygılarınızın yaşamınızı etkilemesine izin
vermeyin!
Daha az kaygılı, bol
tebessümlü, enerji dolu günler diliyorum.
Sevgiler…
Psikolog Nazlı
DİNÇ