30 Eylül 2016 Cuma

Travma - Travma Sonrası Stres Bozukluğu & Antwone Fisher Film İncelemesi

     Merhaba,
     En son paylaştığım gönderinin üzerinden 2 ay geçmiş, arayı biraz açmışım istemeden. Şuan yazmakta olduğum yazı biraz uzun olacak gibi.. Böylelikle belki paylaşımsız geçen zamanı bir nebze de olsa telafi etmiş olurum.
     Günümüzde toplum olarak sıkça duyduğumuz “travma” üzerine yazmak istedim. Önce travma  ve travma sonrası stres bozukluğunu anlatıp sonrasında Antwone Fisher Filmi’nden örnekler vereceğim.


     Travma Nedir?
     Tıp bilimi travmayı, insan bünyesinin dışarıdan yardım almadan iyileştiremeyeceği doku hasarları olarak tanımlamaktadır. Aslında ben daha çok psikolojik travmalar ve etkileri üzerine yazıyor olacağım; ancak tıptaki tanımına da kısaca değinmemin uygun olacağını düşündüm.



     Psikolojide, insanın ruh, duygu, düşünce ve davranış yapısını temelinden sarsan ve psikopatoloji yaratan ruhsal yaralanmaya travma diyoruz. Süre bazında ele alacak olursak, Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki tür travma vardır. Tip 1 travmalar, kısa süreli/anlık olayları kapsarken; Tip 2 travmalar, uzun süreli/tekrarlayan olayları kapsamaktadır.

     Travmaları meydana geliş şekli açısından 4 grupta ele alırız:



     Yukarıdaki tabloda, travma yaratma ihtimali en yüksek olan grup insan kaynaklı bireysel olaylardır. (tecavüz, saldırı, cinayet, vs..)

     Travmatik olay, her zaman travmaya neden olmaz. Travmatik etkiyi 3 gruba ayırabiliriz:
-               Birincil Travma: Olayı kişinin bizzat kendisinin yaşamış olması, birincil travmaya sebep olur.
-               İkincil Travma: Olayın, tanıdık birinin başına gelmiş olması
-               Üçüncül Travma: Tanıdık olmayan, herhangi birinin başına gelen olaya şahit olmak… (yoldan geçerken kazaya denk gelmek gibi)

     Yaşadığım olayın travma yaratıp yaratmadığını nasıl anlarım?
     Olay;  
·              - geçmişte yaşanmış olduğu halde hala kişiyi rahatsız ediyorsa,
·             -  kişiyi yaşanan travmayı çağrıştıran durumlardan kaçınmaya zorluyorsa,
·              - gündelik işleyişi bozuyorsa
travmanın varlığından söz edebiliriz. Klinik açıdan travma, kişinin yaşadığı durum ile değil; etkisiyle değerlendirilir. Travma bazen, zamanla kendiliğinden geçebilir.

     Travmaya ne tür tepkiler veririz?
     “stres tepkileri” olarak tanımlayabileceğimiz ve belirli bir süre devam eden tepkiler veririz. Bu tepkileri belli başlıklar altında inceleyebiliriz.

     Zihinsel Tepkiler; ilk şok, bellekle ilgili sorunlar, dikkatsizlik, kâbuslar, araya giren düşünceler, yönünü bulamama, eskileri hatırlayamama, sorun çözememe, yanlış kararlar, uyku bozukluğu, kafa karışıklığı...
     Duygusal Tepkiler; kaygılı olma, üzüntü, çökkün duygu durumu, inkâr, korku, suçluluk, panik, hayal kırıklığı, kızgınlık, öfke, çaresizlik, karamsarlık...
     Fiziksel Tepkiler; mide bulantısı, kusma vb. sorunlar, yorgunluk, kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, titreme, bayılma hissi, baş dönmesi, baş ağrıları...
     Davranışsal Tepkiler; kendini geri çekme, kıpır kıpır olma, ani davranışlar, madde alımı, çabuk tepki verme, başkalarını suçlama, yeme sorunları, kolayca korkma...
     Sosyal Tepkiler; iş – okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar, insanlardan uzaklaşma, aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, her şeyi kontrol altında tutma isteği... 




     Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

     Travma yaşayan herkeste TSSB gelişmez. 
DSM V’teki tanı ölçütleri çerçevesinde incelenerek yapılan değerlendirmeler sonucunda travmanın bozukluk olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğine karar veririz.

     DSM V – TSSB Ölçütlerini özetleyecek olursak:

     Eğer tabloda,

A- Travma (travmatik bir olayın yaşanmış olması)
B- Tekrar Yaşantılama (anı, rüya)
C- Kaçınma (travma ile ilgili kişilerden, nesnelerden, yerlerden kaçma)
D- Olumsuz Duygulanım ve Bilişsel Tepkiler
E- Uyarılma ve Tepkisellik
F- Süre ölçütü (1 aydan uzun süredir travmatik etkilerin gözleniyor olması)
G- Sosyal, mesleki yada diğer alanlardaki işlevselliğin bozulması
H- Belirtilerin organik bir nedeni olmamalı (herhangi bir fiziksel durumdan, ilaç kullanımından kaynaklanmamalı)

… sıralanan durumlar mevcutsa, TSBB’den bahsedebiliriz. 
(Ayrıntılı bilgi için DSM-V’i inceleyebilirsiniz) 


     ANTWONE FISHER

     İnceleme kısmına geçmeden önce, filmi izledikten sonra bu kısmı okumanızın daha faydalı olabileceğini düşündüğümü belirtmek isterim.



     Film, kahramanımızın kabusu ile başlıyor. Başlangıçta rüyaya çok anlam verememiş olsam da, ilerleyen dakikalarda rüyanın “yeniden yaşantılama” niteliğinde olduğunu farkettim. Fisher, geçmişinde yaşadığı olayları rüyasında yeniden yaşamış gibi oluyor ve uyanıyor.
     Ana kahramanımız olan Antwone Fisher, öfkesini kontrol etmekte problem yaşayan bir denizcidir. Filmin birçok sahnesinde saldırgan davranışlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Arkadaşlarıyla kavga ettiği anların birinde, ordunun psikiyatristine yönlendirilir.      Psikoterapinin ilk seanslarında direnç gösteren Fisher, psikiyatristin kararlı tavrı sayesinde zamanla kendisini açmaya başlar. Kısaca kim olduğuna ve öyküsündeki travmatik yaşantılara bir bakalım:
-          Babası eski kız arkadaşı tarafından Fisher doğmadan önce öldürülmüş.
-          Annesi bu sırada hapishanedeymiş; Fisher da orada doğmuş. Doğduktan sonra devlete teslim edilmiş. 2 yıl yetimhanede kalmış; annesi almaya gelmeyince bir rahibe evlatlık verilmiş.
-          Rahibin eşi tarafından hem fizyolojik hem de psikolojik şiddet görmüş. . Üvey anne Fisher’a sürekli “pis zenci” diye hitap etmiş ve ailesinin onu terk ettiğini yüzüne vurmuş. Bu da Fisher’ın ailesine karşı derin bir öfke duymasına neden olmuş.
-          Karşı cinsten olan üvey kuzeni tarafından birçok kez tacize uğramış.
-          Çocukluk arkadaşı gözlerinin önünde vurulup öldürülmüş.
     Antwone, terapilerine devam ederken bir kızdan hoşlanmaya başlar ve terapistinin desteği ile kıza açılır. Kızla duygusal paylaşımda bulundukça saldırgan davranışları azalmaya başlar. Bu durum Fisher’ın saldırgan davranışlarının, sevgiden yoksun büyümüş olmasından kaynaklandığını düşündürüyor.
     Çocukken yaşadığı cinsel tacizden dolayı hiçkimseyle birlikte olmamış ve cinsellikten hep uzak durmuştur. Bu noktada da çocukluk çağında yaşanan travmatik bir olayın insan hayatını yetişkinlikte nasıl etkilediğini görüyoruz.
     Psikoterapi süreci tıkanınca, psikiyatristi Fisher’a ailesini bulup yüzleşmesi gerektiğini söyler. Önce buna karşı gelen Fisher, daha sonra ailesini aramaya başlar. İlk olarak evlatlık verildiği ailenin yanına gidip içindeki öfkeyi kusar. Sonrasında ise gerçek ailesinin peşine düşer.
     Ailesini bulup yüzleştikten sonra, sevginin tadına varıyor ve hayatındaki düğüm çözülüyor. Babasının ailesinin ona gösterdiği sıcak karşılama ve sevgi gösterisi Fisher’ın öfkesinin sönmesini sağlıyor.

     Filmi izlediyseniz veya izleyecek olursanız,
     Paylaşımımı yorumlarınızla renklendirmenizden memnun olurum. Ayrıca, aklınıza takılan şeyler olursa çekinmeden sorabilirsiniz.
     Sevgiler..


1 yorum:

  1. Az kalsın travmayı bilimsel ve detaylı anlatıyor galiba deyip travmaya girecektim :)
    Filmi güzel incelemişsin yalnız, beğendim.

    YanıtlaSil